25 Mart 2015 Çarşamba

Bazen Çok Agresif, Bazen Deli Dolu: Emre Belözoğlu



Başarıları, saha dışındaki mülayimliği, saha içindeki agresifliği, çılgınlığı, hırçınlığı, hırsı, tekniği, sürati ile belki de Türk futbolunun gelmiş geçmiş en fazla tartışılan futbolcusu.  Çocuk yaşta zirve yapıp, hep zirvede devam eden bir kariyer. Bu kadar teknik, bu kadar özel yetenekleri olan bir futbolcu ne oluyor da bu kadar agresif, bu kadar tartışılan biri oluyor. Kendimce bir bakış...


ALT YAPI VE GALATASARAY



Yıl 1990... Emre 10 yaşında ve Zeytinburnuspor altyapısına giriyor. Zeytinburnu, semt olarak çılgın, karışık bir semt. Belki de bu semtin hamurunda yoğruluyor daha o yıllarda. Sonraki dönemde Emre için kullanılacak bu sıfatlar, Zeytinburnu için kullanılıyor o zamanlarda. 'Zeytinburnu Çocuğu' olarak yetişiyor. 1992'de Galatasaray alt yapısına giriyor. Yaşı on iki henüz. Fenerbahçeli olmasına rağmen, kolay adapte oluyor sarı-kırmızılı renklere. Sen profesyonelsin, lafını yerleştiriyor beynine. Fatih Terim gelene kadar 1992-1996 arasında alt yapının çeşitli yaş gruplarında forma giyiyor. Henüz on altı yaşındayken, Fatih Terim henüz bu çok genç olan çocuğu kıskacına alıyor ve zaman zaman forma vermeye başlıyor A Takımda. Adını duyurmaya başlıyor yavaş yavaş.

(Zeytinburnu Altyapı Dönemi)
Sonra Hagi efsanesi geliyor Galatasaray'a. Emre'nin tekniğini bütünleştiren adamdır Hagi. Gece gündüz onu izliyor, onun gibi çalım atmaya, topa vurmaya çalışıyor. Hagi de bir baba gibi ona bildiklerini öğretmeye çalışıyor. Emre'nin Allah vergisi yeteneğiyle de kavraması zor olmuyor. Hagi de teknik, on numara futbolcu ama çok agresif. Sinirlendiği vakit ne tekmelemediği futbolcu kalıyor, ne de küfretmediği. Terim'in sahadaki yansıması oluyor Hagi. Hakeme tükürdüğü bile oluyor. Emre; Terim - Hagi hakimiyeti altında kişilik gelişimini de tamamlıyor.

1996 - 2001 yılları arasında Galatasaray'da forma giyiyor Emre. Taraftar taparcasına seviyor. 102 maça çıkıp 14 gol kazandırıyor takımına. Uefa Kupası'nı kazanan efsane kadronun değişmezlerinden oluyor. Yarı final maçında kırmızı kart görmesi ve Terim'in kendisini tokatlaması da unutulmazlar arasına giriyor. Uefa finalini kaçırıyor ama dört yıl üst üste şampiyonluk ve Uefa Kupası'nı kazanmak, kariyerinin en büyük 'ilk' başarıları oluyor.

AVRUPA MACERASI

   İNTER vs NEWCASTLE 


Sezon sonunda da çoğu GS'li futbolcu gibi o da yönünü Avrupa'ya - İtalya'ya - Milano'ya çeviriyor. 2001 - 2005 yılları arasında İnter Milan takımının formasını giyiyor. Okan Buruk'la birlikte...79 maç giyiyor formasını İnter'in. Bu yıllarda sürekli olarak sakatlıklarıyla gündeme geliyor ve sadece 3 gol kazandırabiliyor takımına.
   

2005 yılında Fenerbahçe'nin gündemine giriyor. Hatta forma giymeye çok yaklaşıyor. Çocukluğunun takımına, kalbindeki renklere çok yaklaşıyor. Ama olmuyor. Çeşitli sebepler sayılabilir bunun için.  Fenerbahçe olmayınca rotasını İngiltere'ye çeviriyor ve 2005 - 2008 yılları arasında Newcastle United formasını giyiyor. 58 maçta 5 gol kazandırıyor takımına.


ÇOCUKLUK AŞKINA KAVUŞMA: FENERBAHÇE

Sonrasında Fenerbahçe serüveni başlıyor. 2008 - 2012 arasında Birinci Fenerbahçe dönemi, arada Atletico Madrid dönemi ve 2013'ten bugüne de İkinci Fenerbahçe dönemi başlıyor. Fenerbahçe dönemi çalkantılarla başlıyor. Galatasaray taraftarının müthiş tepkisi, sindiremeyiş, küfürlü tezahüratlar... Yayıncı kuruluşun Emre takıntısı zirve yapıyor. Sırf Emre'yi takip eden kamera bile ayarlanıyor. Ağzını okumak, her türlü gözlemlemek için. Rakipler de onun sinirini bildiği için üzerine oynuyorlar. O da bu tuzağa düşüyor her seferinde. Reaksiyonlarıyla, haklıyken haksız duruma düşüyor. İçindeki çılgınlık hemen ortaya çıkıyor. Tıpkı Zeytinburnu gibi, Terim gibi, Hagi gibi... Hamurunun mayası neyse hiç terk etmiyor onu. Milli forma altında da Fenerbahçe forması altında da.



Avrupa'da oynadığı dönemlerde ya golleri ya tekniği ya da sakatlıklarıyla konuşulan adam, bu ülke topraklarında hep futbol dışı yönüyle anılıyor. Kişiliği buna çanak tutuyor; o ayrı olay ama buna sebep olanların hiç mi suçu yok? Galatasaray'ın Melo'su hakemlerin kıyağında kırmızı kartlar görmeden nice maçlar çıkartıyor bu ülkede. Yayıncı kuruluş, maç özetlerini verirken çoğu pozisyonunu göstermiyor bile. Emre'nin bademciğine kadar gösterenler, başka hırçınları görmüyor ya da görülmek istenmiyor.

 
Biliç olayında da Emre suçlu. Evet, yapmaması gerekenleri yaptı; söylememesi gerekenleri söyledi. Peki ya Biliç? Çok mu masum? Türk futbolunda Emre dışındakilerin hepsi beyaz, Emre mi kara? O mu günah keçisi? Futbolu ve her şeyi siyaseten dizayn edenler masum, Emre suçlu? Eleştiriyorum, kızıyorum da çoğunlukla ama tek taraflı gözlükle bakmıyorum olaya. Emre'yi kışkırtan Melo'yu da düşünüyorum, Kasımpaşalı futbolcuları da yayıncı kuruluşu da Lig TV'yi de, Biliç'i de...



Emre'nin hataları Terim'in, Hagi'nin, Zeytinburnu'nundur. Çocuğu şekillendiren ailedir. Özündeki sakin karakter, saha içinde yok olan bu adamı Fenerbahçe taraftarı yem etmemelidir.Emre Fenerbahçelidir, unutulmasın. 3 Temmuz sürecinde Fenerbahçe'yi en çok savunanların başındadır. Şahsi kanaatimdir: Fenerbahçe'de bırakmalıdır futbolu.





1 yorum: